ADD THE SLIDER CODE HERE

18 Haziran 2012 Pazartesi

"Tiyatroda patron televizyonda iki dudak arasındayız"

SÜHEYL BEHZAT UYGUR: Televizyonda bir iş yaptığınızda, tutmazsa hemen ortadan kaldırabiliyorlar. O kadar emek boşa... Biz tiyatroda, kendi işimizin patronuyuz. Televizyonda ise patronun iki dudağının arasındayız.


Babalar Günü' artık beni hüzünlendiriyor diyen Behzat Uygur: "Bugün turnede olacağımız için biz babamı göremeyeceğiz, çocuklarımız da bizi göremeyecek... 

BURCU ILGIN

Kalite Derneği'nin düzenlediği (KALDER) 13. Mükemmelliği Arayış Sempozyumu'nun kapanış oturumunda "Yaşamda Kalite" isimli bir gösteri sunmak için İzmir'e gelen Süheyl ve Behzat Uygur kardeşler ile Swissotel'in bahçesinde çok sıcak bir söyleşi gerçekleştirdik. Uygur kardeşler ile babalıktan, kardeşliğe, televizyon programlarından, tiyatroya kadar her şeyi konuştuk...
- Kalite Derneği'nin sempozyumu için geldiniz İzmir'e... "Yaşam kalitesi nedir" diye sorarak başlayalım...
B.U: Yaşamda kalite ile ilgili birçok görüş var. Buraya geleceğimi öğrendiğimde twitter'daki hesabımda takipçilerime yaşamda kaliteyi sordum. Çoğunlukla para, marka vs. gibi cevaplar aldım. Yaşam kalitesi için tabii ki bunlara ihtiyaç vardır ama asıl hayata nasıl baktığınla ilgilidir kalite. Eğer hayatın içinde zarif bir şekilde durabiliyorsan, ödün vermeden yaşayabiliyorsan ve mizahi bir gözle bakabiliyorsan zaten yaşam kalitesini sağlamışsındır. Her lüks yaşayan insan kaliteli yaşıyor demek değildir. Aslında benim için tek kelime ile mizahi gözle bakabilmektir.
S.U: Bence kalite hoşgörüdür.
- Medya sektörü için kalite nedir peki? Hem tiyatro hem televizyon için söylüyorum. Çünkü hep tiyatro daha kalitelidir, televizyon daha avamdır tartışması yapılır...
B.U: Öncelikle hepimizin içinde biraz avamlık olduğunu düşünüyorum. Avam derken tırnak içinde söylüyorum. Avam olmak çok da kötü bir şey değildir. Tiyatro mu, televizyon mu derseniz, daha çok sevdiğimiz için bizim için tiyatro daha kalitelidir. Biz televizyondan kazandığımızı tiyatroya aktardık. Bizim için birinci olarak tiyatro tabii ki...
S.U: Tiyatrodan tiyatroya da değişiyor tabi kalite anlayışı...

TECAVÜZ KORKUSU!
- Dizi yapmayı düşünüyor musunuz?
B.U: Vallaha tecavüz edilme riskinden dolayı dizi yapmayı düşünmüyoruz. Çünkü her dizide bir tecavüz sahnesi var... Şaka bir yana tiyatro ile paralel gidebilecek bir iş olursa neden olmasın? Dizi yaptığımız zaman bir şekilde tiyatroyu engelliyor. Tiyatro oyuncularının çoğu dizi sektöründe olduğu için tiyatro yapmıyorlar.
S.U: Şu da var tabii... Televizyonda bir dizi ya da sit-com yaptığınızda tutmazsa 3 hafta bile dayanamadan diziyi ortadan kaldırabiliyorlar. O kadar emek o kadar beklenti boşa gidiyor. Biz tiyatroda kendi işimizin patronuyuz. Televizyonda ise patronun iki dudağının arasındayız.
- Ne zamana kadar gidecek bu furya?
B.U: Türkiye'de televizyonun gözden geçirilmesi gerekiyor. Televizyonların çoğu televizyonculuğu bilmiyor. Bilmedikleri gibi bir de canlı yayın yapmayı unuttular. Baktığınız zaman tartışma, futbol programları, kadın kuşakları dışında hiçbir şey yok. Televizyonculuk canlı yayın programlar demektir. Televizyon yöneticileri işin kolayına kaçıp video yayıncılığı yapıyor. Yapılmış prodüksiyonları alıp onları yayınlıyor. Reyting yaparsa devam ediyor, yapmazsa kaldırıp yenisini alıyorlar. Bu sistemi doğru bulmuyorum. Televizyonculuk dediğimiz stüdyo programlarını unuttular, daha doğrusu ihmal ediyorlar. Bir süre sonra geri dönüşü çok kötü olacak. Sosyal medya insanları bu kadar etkilerken televizyonun çok dikkatli olması gerekiyor. Sadece dizilerden ibaret yayın yaparsan bir süre sonra gençler kendilerine başka bir alan bulup onunla vakit geçirmeye başlarlar. Birbirinin aynı dizileri yaparak bu rekabet ortamında televizyon dünyüsı bir süre sonra çöker.
- Peki Acun'un programlarını nasıl buluyorsunuz?
B.U: Bence Acun, bu dönemde televizyonculuk yapan adamlardan bi tanesi... Çünkü farklı formatlar koyuyor ortaya.
- Televizyon için yeni bir iş yapmaya kalksanız nasıl bir şey yaparsınız? Yine Şahane Pazar gibi mi olur?
B.U: Yine bir müzik, eğlence programı yaparız. Nefes almaya ihtiyacı var çünkü insanların. Şahane Pazar'a benzeyebilir ama birebir aynısı olmaz.
- En aklınızda kalan canlı yayın kazanız nedir?
S.U: Hiç unutmuyorum. Suyun içinde kalarak rekor kırma oyununda bir adam tam 4 dakika 15 saniye suyun içinde kaldı, gözleri kapandı, nefessiz kaldı ve biz hemen reklama girip müdahale ettik. Sonra kendine geldi tabii.
B.U: Benim canlı yayın kazasından kalma 7 dikişim var mesela... Canlı yayında panonun yarışmacının üstüne düşmek üzere olduğunu görünce koştum. Yerler ıslaktı kaydım, pana da benim üstüme düştü. Canlı yayında oldu bunları hepsi...
S.U: Onlar hastaneye gitti ben yayına devam ettim. Behzat, perişan bir vaziyette yayına devam diye diye gitti hastaneye...

HİYERARŞİ VAR!
- Sürekli beraber mi gezersiniz?
S.U: Yok canım deli miyiz biz... Tabii ki sürekli beraber değiliz. İşimiz bittiği zaman kendi arkadaşlarımızla vakit geçirmeyi tercih ediyoruz.
- İki erkek kardeşin iyi geçinmesi pek sık görülmez aslında...
S.U: Behzat benden 5 yaş küçük. Her şeye rağmen aramızda bir hiyerarşi var. Ben Behzat'a çok güvenirim.
- Sizin sözünüz mü geçer?
S.U: Tam olarak öyle değil kimin söylediği daha doğruysa onun sözü geçer. Küçükken tabii ki yaramazlıklarımız kavgalarımız vardı...
B.U: İyi geçinmek için illa ki kardeş olmak gerekmiyor. Biz Süheyl ile meslekdaşız. Ortaklıklarımız var. Ortaklık da karı koca ilişkisi gibi.. Bazen kadın susacak, bazen de erkek bizim ilişkimizde de bu denge var aslında...
- Eşleriniz de durum nasıl? Elti muhabbeti var mı?
S.U: Elti muhabbetti her ailede vardır. Bazen iyi geçinirler. Bazen aralarında tartışma çıkar. Sadece ikimizin eşi arasında değil diğer kardeşlerimiz eşleriyle de öyle... Bu tartışmalara ne Behzat karışır ne ben karışırım. Onlar kendi aralarında hallederler. Öyle çok kökten bir anlamazlık yok.
- Kıskançlık var mı?
S.U: Yok. Kıskançlık yok. Niye olsun. Koca koca insanlar.

HÜZÜNLÜ GEÇECEK
- Bugün babalar günü... Babasının izinden giden iki kardeş olarak söyleyecek çok şeyiniz vardır herhalde bu özel gün için...
S.U: Nejat Uygur yaklaşık 5 yıldır hasta... Eskiden Babalar gününde çoluk çocuk hepimiz baba gider elini öperdik. Aslında babam elinin öpülmesinden hiç hoşlanmazdı ama biz yine de öperdik. Sonra da oturur sohbet muhabbet ederdik. Bu da babamın çok hoşuna giderdi. Fakat 5 yıldan beri durumu kötü özellikle son 2.5 yıldır bazı şeylerin farkında değil ve bu bizi çok üzüyor. Bu yıl orada olamayacağız çünkü biz iş için Ankara'da olacağız. Ertesi gün gideceğiz.
B.U: Aslında Babalar Günü babanız uzaktaysa, yoksa, ya da hastaysa kutlanması zor bir durum. Aynı şey anneler günü için de geçerli. Bu günler kutlanırken bir taraftan da babasını annesini kaybetmiş kişileri düşünürüm. Çok enteresan. Biz o gün babamızı göremeyeceğiz. Çocuklarımız da bizi göremeyecek. Ama yıllar önce hep de İzmir'e denk gelirdi. Burada kutlardık.
- Merak eden çok seveni var Nejat Uygur'un durumu nasıl?
S.U: Pek iyi değil malesef ama şuna dua ediyoruz canı acımıyor en azından.

KIZ BABASI OLMAK BAŞKA
- Sizin ilk babalık deneyiminiz nasıl Süheyl Bey?
S.U: Benim üç tane kızım var. Burçin'in daha önceden olan kızı Robin bana ilk kez babalık duygusunu tattırmıştı. 7 yaşındaydı ben Robin'i tanıdığımda. Bana ilk baba dediğinde baya bir hislenmiştim. Sonra Zeynep ve Ayşe doğdu.
- Sizi ele geçiren ilk duygu ne oldu?
S.U: Sorumluluk ve yetiştirme telaşı...
- 'Babam ne kadar haklıymış' dediniz mi?
S.U: Çok. Baba olduktan sonra, tiyatroyu kurduktan sonra hep bunu söyledik. Annem beni arardı 'Oğlum geç oldu nerdesin diye', ben de kocaman adam oldum artık arayıp durma derdim. Ama o iş öyle değilmiş. Özellikle kız babası olmak başka bir duygu. Babalar erkek çocuklarına karşı biraz daha katı davranabiliyorlar ama kızlar öyle değil. Kızımın geçen gün mezuniyet töreni vardı ve ben ağladım. Tutamıyorsun kendini...
- Sizin babalıkla ilgili duygularınız nedir Behzat Bey?
B.U: Ben oğlum Behzat doğduğunda Ankara'daydım. Çünkü bir hafgta önce doğdu. Bu yüzden çok kötü olduğumu hissettim. Hiç unutmuyorum. Otel odasında üstümdeki kıyafetlerle duşa girdim ve o an hayatımda ağladığım ender anlardan biridir. Ama asıl babalık duygusu süreç içinde gelişiyor. Onunla bir şeyler paylaştıkça güzelleşiyor, gelişiyor... Çünkü ilk anda ne olduğunu anlamıyorsun. İkinci çocuğumun doğumuna girdim bebek dünyaya geldi çok acayip birşey... Ben çocuklarımla arkadaş gibiyim. Arkadaşım gibi kavga ederken buluyorum bazen kendimi ve o anlarda ne oluyor ya ben babayım baba gibi davranmalıyım dediğim oluyor...
- Babanızla ilişkiniz nasıldı?
B.U: Babam bizim hem ustamız, meslektaşımız hem de babamızdı... O yüzden bizim için babamız sadece baba olmaktan ibaret değil... Bize mesleğimizi öğreten kişi oldu...

Haberin Linki:
http://www.yeniasir.com.tr/Sarmasik/2012/06/17/tiyatroda-patron-televizyonda-iki-dudak-arasindayiz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder